06.11.2025
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Karasu, “Ulaştırma Bakanlığı yakında Aksaray-Ulukışla-Yenice Yüksek Standartlı Demiryolu Hattı ihalesine çıkacak. Bu kez ihale üç şirkete özel olarak hazırlanmış durumda. Birinci etabın ihalesini Rönesans İnşaat, pazarlık usulüyle 47 milyar 758 milyon TL’ye aldı. Şimdi de ikinci ve üçüncü etap ihaleleri yapılacak. İkinci etabı, AKP milletvekilinin sahibi olduğu, son dönemlerin popüler firması Fernas İnşaat’a verecekler, yaklaşık 68 milyar TL’ye. Üçüncü etabı da 2020 yılında ihaleyi alıp işi beceremeyen Taş Yapı'ya 30 milyar TL’ye verecekler. Ey Abdulkadir Uraloğlu sorarım size: Bu milletin gözünün içine baka baka yapılan bu düzenbazlığı nasıl savunacaksınız? Halkın vergilerini belli şirketlerin cebine aktarmayı nasıl izah edeceksiniz” dedi.
CHP Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Sivas Milletvekili Ulaş Karasu, bugün partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Karasu’nun açıklamaları şöyle:
“Ne yazık ki ülkemiz bu sabah yine bir şafak operasyonuna uyandı. Gazeteciler; Şaban Sevinç, Yavuz Oğhan ve Batuhan Çolak, Soner Yalçın, Aslı Aydıntaşbaş ve Ruşen Çakır abuk sabuk iddialarla soruşturma başlatıldı. Bir tarafta çuvala doldurulmuş yalan yanlış iddialar var, bir tarafta belgelerle ortaya koyduğumuz gerçekler var. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in, AKP’nin yargı kolları başkanı Akın Gürlek hakkında ortaya koyduğu gerçeklerin ardından böyle bir operasyon yapılması tesadüf değildir. Bu aslında suçluluğu gizleme telaşıdır. Türkiye’de yargının ve güvenlik kurumlarının ne ölçüde siyasallaştığını, iktidarın düşman hukukunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Akın Gürlek’in Eti Maden’den madenden para almasını sorduk, yanıt veremediler. Bu ülkede Hakimler Savcılar Kanunu’na rağmen para almış. HSK bunu hiç mi duymadı, hiç mi görmedi? Aylardır nasıl buna göz yumuldu? Dün akşam Genel Başkanımız belgeleriyle açıkladı. Neden hala sessizler? Hukuk devletinde olması gereken bir dakika bile o kişinin, o makamda oturmamasıdır. Ama AKP’nin yargı kollarını kollayan iktidar, çareyi gazetecileri susturmayı tercih ediyor. Biz bu hukuksuzluğa boyun eğmeyeceğiz. Unutmayın, ülkemiz bir hukuk devletidir. Hukuku, adaleti savunmaya sonuna kadar devam edeceğiz. Belediye başkanlarımızı, arkadaşlarımızı, gazetecileri, öğrencileri sonuna kadar savunacağız.
“Gebze’de çöken binanın üstündeki çatlakların adı: AKP’nin ihmalidir”
Asıl bugün burada olmamızın nedeni, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın bu ülkenin kaynaklarını nasıl kapalı kapılar ardında peşkeş çektiğidir. Halkın vergilerini şirketlerin cebine nasıl aktardığını ve Bakanlığın nasıl rant kapısı haline getirildiğini anlatmak üzere karşınızdayım. Cumhuriyet Bayramı sabahı hepimizi kahreden bir haberle uyandık. Gebze’de bir bina çöktü. Aynı aileden dört yurttaşımızı toprağa verdik. Bu bir doğal afet değildi. Bu bir mühendislik hatası da değildi. Bu, göz göre göre gelen bir felaketti. Binanın altında metro inşaatı vardı, üstünde yıllardır görmezden gelinen çatlaklar. Ve o çatlakların adı: AKP’nin ihmaliydi, denetimsizliğiydi. Bilim insanları raporlarla 2017’den itibaren uyardı: ‘Bu zeminde özel önlemler alın.’ Ama ne yapıldı? Hiçbir şey. O sokaktaki vatandaşlar CİMER’e başvurdu; 'Binamızda çatlaklar oluştu, kolonlar patladı' dedi. Ama ne oldu? Tüm raporlar gibi bu da arşive kaldırıldı. Ne bir inceleme yapıldı ne kamulaştırma yapıldı ne de bir önlem alındı. Sonra bina çöktü, bir aile göz göre göre yok oldu.
“Binanın çökmesinin üstünden yedi gün geçti, Bakan ne bir başsağlığı diledi ne bir açıklama yaptı”
Zemin riski yıllar önce raporlanmışken gerekli denetimleri yapmayan, yaptırmayan Ulaştırma Bakanı ne yaptı? Hiçbir şey. Yedi gün, yani 168 saat geçti, koca bir hafta boyunca sustu. Ne bir başsağlığı diledi ne bir açıklama yaptı ne de bir sorumluluk beyanında bulundu. Sonra AKP grup toplantısında hiçbir şey olmamış gibi, gülerek konuştu. Yine sorumluluktan kaçtı. ‘Tamamen teknik bir konu’ dedi. Teknik detayların arkasına saklanıp ‘Soruşturmanın sonucunu bekleyelim’ demek, en hafifinden bilgileri karanlıkta bırakmaktır. Gebze’de halen vatandaşlar diken üstünde. Koskoca bir ilçe tedirginlik yaşıyor. Bakan efendi eski dere yatağından, yer altı su seviyesinden, deprem riskinden ve metro inşaatından bahsediyor. Bunların hepsi birer risk faktörü olarak sıralanıyor, sonra ‘Metroda deformasyon yok’ diyerek sorumluluk üstlenmekten kaçınıyor. Peki soruyorum: Bu riskleri kim yönetti? Bu inşaata kim izin verdi? Bu denetimleri kim yaptı ya da yapmadı? Siz ne yaptınız Sayın Bakan? Bir de işini yapan gazeteciye, ‘gazeteci kılıklı’ diyerek hakaret ediyor. Neymiş, kamuoyunu yanlış yönlendiriyormuş. O zaman sen neden ilk gün çıkıp gerçekleri halka anlatmadın?
“Bir tane yönetici, bürokrat, bakan 23 yıllık iktidarları döneminde sorumluluk alıp istifa etmemiştir”
Bu olay bize bir kez daha gösterdi ki AKP iktidarında insan hayatı ikinci plandadır. Depremde 50 bin insana bu topraklar mezar oldu, susarlar. 78 vatandaş otelde diri diri yandı, sustular. Tren kazası oldu, askerlerimizi mağarada şehit oldu, yine sustular. Çünkü bu iktidar, bu ülkeyi ucuz ölümler ülkesi haline getirmiştir. Tüm bunlar fıtrat değil, kader değildir. Bu ölümler ihmalin, iş bilmezliğin sonucudur. Çünkü AKP iktidarı, rant projeleri uğruna bilimi hiçe saymaktadır, mühendislik kurallarını çiğnemektedir. İnsanda utanma olur, onur olur. Bir tane yönetici, büroktat, bakan 23 yıllık iktidarları döneminde sorumluluk alıp istifa etmemiştir. Çünkü karar verememektedir. Saraydan aldıkları talimatlarla onur ve utanma duygusunu çoktan yitirmişlerdir. Gebze’deki çöküş AKP’nin rant düzeninin, denetimsizliğinin sembolüdür. Buradan açıkça söylüyorum: Bu ülkenin insanı da sahipsiz değildir. Biz varız. Biz halkın sesi olmaya, bu çürümüş düzenin karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz. Ve biz o dönemi kapatmaya kararlıyız. Buradan bir kez daha hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Önümüzdeki hafta içi Gebze’de sorumlularla ilgili suç duyurusunda bulunacağız örgütümüzle birlikte.
“Aksaray-Ulukışla-Yenice Yüksek Standartlı Demiryolu Hattı ihalesi üç şirkete özel olarak hazırlandı”
Şimdi sizlere bu duyarsız, bu vicdansız iktidarın vatandaşın değil, yandaş şirketlerin çıkarını nasıl öncelediğini anlatacağım. Ulaştırma Bakanlığı yakında Aksaray-Ulukışla-Yenice Yüksek Standartlı Demiryolu Hattı ihalesine çıkacak. Aksaray'ı, Mersin ve İskenderun Körfezi'ne bağlayacak nitelikte olan bu proje, 2004 yılından bu tarafa her hükümet yetkilisinin ağzında. Dış finansmanlı olarak yapılacak olan ihale, önceki yıl Danıştay tarafından iptal edilmişti. Şimdi Bakanlık yeniden ihaleye çıkacak. Yine kapalı kapılar ardında, malum şirketlerle güya 21B üzerinden pazarlık edecek. Oysa biz biliyoruz ki Bakanlık’ta ihale şartnamelerini artık bakanlık bürokratları hazırlamıyor, şirketlerin CEO’ları hazırlıyor. Bu kez ihale üç şirkete özel olarak hazırlanmış durumda. Toplam 192 kilometrelik bu hattı, üç etaba bölmüşler ve üç yandaş firmaya pay etmişler. Birinci etabın ihalesini geçen ekim ayında zaten yaptılar. Kapalı kapılar ardındaki bu ihaleye yine AKP’nin gözde firmaları; Cengiz, Kalyon, Doğuş, Rönesans ve Gebze’deki metro inşaatını da yapan EZE-Metgün İnşaat davet edildi. İhaleye Rönesans İnşaat 50 milyar 468 milyon lira teklif verdi, sonra pazarlık usulüyle 47 milyar 758 milyon TL’ye aldı.
“İkinci etabı FERNAS’a, üçüncü etabı TAŞ YAPI’ya verecekler”
Şimdi de ikinci ve üçüncü etap ihaleleri yapılacak. Ben buradan ihale yapılmadan bu iki ihalenin kime verileceğini açıklıyorum. Geçen yıl tıpkı Çorum-Delice hattında oluğu gibi bu yıl da yapılacak olan ihalalerin hangi firmalara verileceğini, hangi tutarlar üzerinden verileceğini şimdiden açıklıyorum. İkinci etabı, AKP milletvekilinin sahibi olduğu, son dönemlerin popüler firması Fernas İnşaat’a verecekler, yaklaşık 68 milyar TL’ye. Üçüncü etabı da 2020 yılında ihaleyi alıp işi beceremeyen Taş Yapı'ya 30 milyar TL’ye verecekler. Tamamen danışıklı dövüşle, sadece teklif alınarak kılıfına uydurulmuş bir ihaleyle oldu bittiye getirecekler. Yani bu ihalelerde rekabet koşulları oluşmayacak, şeffaflık olmayacak. Çünkü kamu yararı değil, şirketlerin menfaatleri gözetiliyor. Ey Abdulkadir Uraloğlu sorarım size: Bu milletin gözünün içine baka baka yapılan bu düzenbazlığı nasıl savunacaksınız? Halkın vergilerini belli şirketlerin cebine aktarmayı nasıl izah edeceksiniz? Bunu sadece biz söylemiyoruz. Savcılığa inşaat firmaları tarafından yapılmış suç duyuruları var.
“Bakanlık, iki ihaleyle 401 milyar TL’yi beş tane yandaş firmanın cebine akıtacak”
‘Cambaza bak’ taktiğiyle halkın cebindeki paraları çalma düzeni bununla da sınırlı değil. Aynı yöntemi, Gebze Yavuz Sultan Selim Köprüsü Halkalı Yüksek Standartlı Demiryolu Hattı için de gerçekleştirecekler. Bu proje güzergahı İstanbul Anadolu yakasında Marmaray hattının Çayırova mevkiinden ayrılarak Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan sonra, Sultanbeyli ve Sancaktepe’yi geçip, kuzeye yönelerek Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Avrupa yakasına bağlanıp, İstanbul Havalimanı’na ulaşmakta ve devamında Çatalca’da Halkalı-Kapıkule hattına bağlanıyor. Demir yolu hattı toplam 120 kilometre uzunluğunda olacak. Yük ve yolcu olarak işletilecek. Ayrıca bu proje kapsamında 29 viyadük, 11 aç-kapa, 21 tünel yapılacak. Peki Bakanlık ne yapıyor? Bu hattı da iki şirkete paylaştırmış durumda. Anadolu Yakası’nı 110 milyar TL’ye Kolin İnşaat’a verecek. Avrupa Yakası’nı ise 140 milyar TL’ye Cengiz-Kalyon ortaklığı kazanacak. Yani Bakanlık, saydığım bu iki ihaleden 401 milyar TL’yi beş tane yandaş firmanın cebine akıtmaya devam edecek.
“Biz bu projelere karşı değiliz. Yüz milyarlarca TL’nin yandaşlara transferine karşıyız”
Biz bu projelere asla karşı değiliz. Yapılan projeleri önemsiyoruz. Bizim burada karşı olduğumuz yöntem yapılan ihale yönetimidir, hazırlanan şartnamelerdir. Ben geçen yıl buradan Çorum-Delice Hızlı Tren Hattı ihalesinde neler çevirdiklerini milletimize bir bir anlattım. Milletin varlığının nasıl peşkeş çekildiğini buradan söyledim. Bütçe görüşmelerinde Ulaştırma Bakanı’nın yüzüne söyledim. Haklı çıktım. Sonra, sanki biz projeye karşıymışız gibi bir algı yönetmeye çalıştılar. Bir kez daha yineliyorum: Biz bu projelere karşı değiliz. Vatandaşımızın hayatını kolaylaştıran her uygulamaya, her projeye zaten ‘evet’ deriz. Ama biz yüz milyarlarca TL’nin yandaşlara transferine karşıyız. Bizim belediye başkanlarımız iftiracı sözde tanıklarla, yalancı ifadelerle tek başlarına zindanlarda tutulurken bu ülkenin kaynaklarının nasıl peşkeş çekildiğini 85 milyona anlatıyoruz. Madem kendinizden bu kadar eminsiniz; sel yok, afet yok, acil bir durum yok. İhaleleri açık ihale yöntemiyle gerçekleştirin. Davet usulüyle değil, pazarlık usulüyle yapmayın. Uluslararası bütün firmalara bu ihaleleri açın. Bu ihaleler şeffaf olsun, rekabete açık olsun. Bakalım, o zaman bu ihalelere kaç firma girecek ve bu ihaleler kaç liraya gidecek? Bu vatandaşın vergisini, tüyü bitmemiş yetimin hakkını beş-10 tane firmaya aktarmaktan vazgeçin.
“Uraloğlu, affını mı diliyorsun istifa mı ediyorsun; gereğini yap”
Buradan Cumhuriyet’in savcılarına sesleniyorum: Bu ihaleleri yapanlar, bu kaynakları peşkeş çekenler görevi kötüye kullanmaktan, rüşvetten, ihaleye fesat karıştırmaktan yargı önünde hesap vermelidir. Suç duyurumuz hazır. Bir çift sözüm de Sayın Bakan’a: Oturduğu koltuğu işgal ediyor. Sayın Bakan, sende bir parça utanma var mı? Kazalar oluyor, sorumluluk almıyorsunuz. İhalelerde şartnameleri şirketler hazırlıyor, sorumluluk almıyorsunuz. Beyan ettiğimiz her türlü iddia doğru çıkıyor, yalanlayamıyorsunuz. Soru önergelerimize cevap veremiyorsunuz. Hodri meydan! Yaptığın ihalelerin tamamını EKAP’tan yayınla. Yandaşların karını değil, vatandaşların karını düşün. Halktan niye gizliyorsunuz bunları? Korkusu olan bir şeyleri gizlemeye çalışır. Tweet üzerinden attığın yalanlar gibi değil, çık gerçekleri bir vatandaşa açıkla. ‘Saray istiyor, ben yapıyorum’ de. Yoksa yine susacak mısın? Sen artık o bakanlığı, o koltuğu işgal ediyorsun. Gereğini yap; affını mı diliyorsun, istifa mı ediyorsun gereğini yap. Bir an önce bu milletin üzerindeki elinizi çekiniz.”